Hollanda

Bir Nevi Uçak Bileti – Başka Bir Ülkede İş Bulmak

Bir önceki Göç Edenler Kulübü yazısını okuyup devamında buraya geldiyseniz tekrar hoşgeldiniz… Sanırım belirtmeme gerek yok, eğer goygoyların döndüğü seyahat sayfalarındaki “en temiz göç yolu evlilik abiii bulacaksın ordan birini evlenip gideceksin” önerileri size cazip gelmiyorsa, geriye kalan en güçlü diğer ihtimaliniz tabii ki iş bulmak…

Baştan uyarımı yapmak isterim, gerçekten kafanıza bu süreci koyduysanız ve varınızı yoğunuzu ortaya koyarak “Evet ben bunu istiyorum, hem de çok!” diyorsanız üzmek, korkutmak istemem ama gerçekten süprizlerle dolu, zorlu bir süreç sizleri bekliyor. Yani ben de umut dolu cümleler kurmak isterdim ama gerçekçi olalım kimseye saadet zinciri gibi hayaller dağıtmanın anlamı yok, aslında tek yön uçak bileti almak işin en kolayı kısmı. Bütün yorgunluğunuz ve yıpranmışlığınız bu süreçte gerçekleşiyor. O sebeple önce iş arama sürecinde karşılaşacağınız duygu durumlarından bahsetmek isterim… Çünkü iş bulup giden insanlar gittikten sonra sanki dünyanın en şanslı insanıymış da talih kuşu kafasına pislemiş gibi bir konuşma dönüyor geride kalan çevrede. Ama işte kazın ayağı da kafası da öyle değil…

Birincisi gerçekten psikolojik olarak bu sürece girmek demek, ne bulunduğunuz yere ne de gidemediğiniz yere ait olamamak demek. Yani ölmüyoruz evet ama araf gibi de bir şey. Hayatınız devam ediyor ama evinize alacağınız her çöpte ya ben şimdi gidedebilirim boşa gidecek bunu almayayım, geleceğinize dair her adımınız da “ Of şimdi ya bir iş teklifi gelir de gidersem neyse bunu boş vereyim şimdilik” ikilemini hayatınızın her noktasında iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. E gidemiyorsunuz da kalamıyorsunuz da, çünkü bu belirsizliğin ve sürecin ne kadar süreceğini ne yazık ki kimse bilmiyor… 2 ay da olabilir 2 sene de…

İşte burada dengeyi bulabilmek, ardı ardına yaptığınız başvurulara olumsuz cevaplarla, geri dönüşlere karşı yıkılmamak ama ayakta da olamama hali ve bulunduğunuz duruma tahammülsüzlüğün artışına karşı direnmek durumlarında beyniniz ikiye ayrılacak ve bir tarafı “Bırak ya bu işleri bak mis gibi sevdiklerinlesin öyle ya da böyle hayatını da götürüyorsun yorulmaya değer mi?” derken diğer tarafıysa “ İnanın çocuklar, inanın inanın, güzel günler göreceğiz güneşli günler!” şarkısı ile size eşlik ediyor olacak. Ve finalde hani o “Abii teklif almış adam çok şaanslı yeaa” dediğiniz insanlar geçmişini bilmediğimiz bir sürede o şarkıyı dinleyip sabredenler oluyor! O yüzden artık benim süreçte yaptığım gibi her doğum günü pastasına mum üflerken aynı dileği mi tutarsınız, aklınızı uçuracak totemlerle tozu dumana mı katarsınız, geceleri evrene gizli mesajlar mı gönderirsiniz, yoksa bu iş olursa diye adaklar mı adarsınız bilemiyorum ama o ruh halini çökertmemekte ve olmayacak iç seslerinize karşı olacak diye dimdik ayakta durmakta bin kaplan gücünde güçlü durmalısınız!

İşin psikolojik güçlüklerine kendinizi hazırladıysanız bir sonraki en önemli adım o kilit kabul yazısına kadar onlarca red cevabı da alabileceğiniz başvurularınız için bir özgeçmiş hazırlamada. Pardon 1 mi dedim? Yalnış oldu o belki 10 15 tane hazırlayacaksınız… Çünkü başında dediğim gibi bu çetin bir süreç. Aynı zamanda yaşarken de öğrendiğiniz bir süreç… Bu sebeple başında hazırladığınız özgeçmiş ile mümkünse aşk yaşamayın. Hatta mümkün olduğunca giden insanların özgeçmişlerini inceleyin ve ufak noktalar çıkarın. Nereleri vurgulamışlar, hangi özellikleri öne çıkarmışlar? Tabii ki artık google bulunmaz bir nimet olarak her aramanızda yanınızda. O yüzden rica edecğim böyle bir yola girip A4 kağıda yazdığınız dökümanları bir kenara bırakın ve gerçekten dikkat çeken, biraz özen gösterildiğini belirten şablonları araştırın. Hatta imkanınız varsa hazırlarından esinlenerek kendiniz bir şeyler oluşturun. Tabii ki über süper yaratıcı işler grafikler çıkarın demiyorum ama yani bir bakıldığında evet özenilmiş dedirtsin. Belki bu ayrı bir yazı konusu bile olabilir bak. Eğer bu yazı biraz olsun devamlılık sağlarsa neden olmasın…

Neyse neticede başvurduğunuz bazı yerlerle şansınız yağver giderse iş görüşmesi yapacak ve bu görüşmelerde aslında beklenti nedir ya da eksikleriniz nedir, hiç olmadı o özgeçmişte neleri parlatmanız, neleri söndürmeniz gerektiğini daha net bir şekilde anlamaya başlayıp, her adımda o dökümanı güncelleyeceksiniz. Özgeçmiş hazırlamaya yönelik okuduğum yazılarda en çok aklımda kalan ve gerçekten haklılığını anladığım bir cümle vardı. Diyor ki “Siz bir paletteki 5 farklı renge sahip olabilir ve özgeçmişinizde hepsini vurgulamak istiyor olabilirsiniz. Ancak iş veren için önemli olan mor ise siz kırmızıyı da göstermeye çalışarak sadece karşınızdakinin mora odaklanmasını engellersiniz. Gerektiğinde moru öne çıkarıp kırmızıyı geri plana atmayı bilmelisiniz.” Bence özgeçmişin temeli tam olarak bu. Nitekim kendi ilk görüşmemde bu hatayla yüzleştim. Yaptığım tüm işleri koydum ama bizim çalışma şartlarımızı ve çalışma saatlerimizi bilmeyen bir beyefendinin verdiği tepki “Bu yaşta bu kadar çeşitliliğe sahip olamazsın” oldu. Tabii ki bu da bana ders oldu 🙂

Neyse şimdi gerçekten özenli işinizi anlatan ve bol araştırma yaptığınızı yansıttığınız bir özgeçmiş hazırladığınızı varsayıyorum. Özgeçmiş hazırlayınca biter mi sandın acılar? Tabii ki bitmedi… Oturduğunuz koltuğunuzdan dünyaya açılmanız gerekiyor ve bunu iki sayfalık bir A4 ile başarabileceğinize inancak kadar harikalar diyarındaki bir Alice olamazsınız… Hadi o olduğunuzu varsayalım, sizi yine diğer dünyaya geçirecek bir kapıya ihtiyacınız var. İşte o kapı da Linkedin. Tabii ki ilk defa duymadınız ama eminim ki o geçmiş yılların verdiği tozla kaplı en son güncel haberleri kullanmak için açıp baktığınız bir sayfa halini aldı. İşte şimdi o tozları silip süpürüp yeni bir sayfa açmanın zamanı. Çünkü şu an dünyanın bir çok yerinden insanlar sizin öz geçmişinizi gördüğü zaman, daha fazla detaya ulaşabilmek için sizi Linkedin üzerinden “stalklayacak”. Bu sebeple orası kendinizi iletişim kuramasanız da ifade etme şansınızın olduğu en muhteşem alan. Aynı şekilde aracı firmaların da anahtar kelimelerle aratarak sizlere ulaştığı bir platform. Yani bu sayfa ne kadar güzel parlarsa siz de o kadar şansınızı yükseltirsiniz. Burada eğitiminizden de önemli olan bir kısım var. TAVSİYELER! Düşünün sizi işe almak için elli tane referans yazdırılıyor ve belki öz geçmişinize de referans isimleri yazdınız. Ancak Linkedin size şahane bir şey sunuyor, sizi merak eden insanlar profilinizi incelediğinde bir nevi referanslarınızı hiç aramadan sormadan hop diye tavsiyeler kısmında görüyor… Bu sebeple iş tanımlarınızı ve geçmişinizi doğru dürüst tanımlayarak oluşturduğunuz bir profil kadar bu tavsiyeler kısmı da size + puanlar olarak geri dönecektir. Linkedin’i de temizleyip pakladığınıza göre bir sonraki adıma artık hazırsınız…

NETWORK! Karar vermek – Peki Hangi Ülke? yazımda anlattığım üzere ülkenizi/ülkelerinizi seçtiğiniz durumda bu ülkelerdeki insanlardan bir network oluşturmanız lazım. Bu konuda ilk denemelerde direk büyük firmalara atak etmek ve sonuç almak gerçekten zor. Bu sebeple aracı dediğimiz, başka ülkelerden o ülkenin firmalarına mühendisler getiren aracı firmalar var. Bu firmaların da kendi içinde sektörlere ayrılmış departmanları var. Yani siz gidip IT ile ilgilenen adama otomotiv işi için başvurursanız, eğer şanslıysanız sizi otomotivci arkadaşına yönlendirebilir ama ne yazık ki her hikaye böyle mutlu sonla bitmiyor. Bazen attığınız mesaj cevapsız kalanlar listesinde aylarca durabiliyor. Bu sebeple gerçekten doğru aracı firmalara ve doğru insanlara ulaşmak gerçekten önemli. Bu noktada Linkedin derinliklerine doğru araştırma yapmak ya da giden insanları “stalklamak” gerçekten işe yarıyor. Abartısız sürecin 4 5 ayını bu şekilde harcadığımızı söyleyebilirim. Bu arada paraya kıyıp belirli bir dönem premium hesaba geçiş yapmak ve sadece premium üzerinden ulaşılabilen insanlara sayılı mesaj hakkınızla ulaşmak gerçekten kritik. Ha bizde işe yaradı mı hayır ama böyle böyle oluyor yapacak bir şey yok…

Tabii tüm bunları yapabilmek için gerçekten cahil öz güveninden öte belli bir yılda deneyime ya da belli bir alanda özelleşmiş bir yetkinliğe ihtiyaç var. Özellikle yüksek lisans yapmak ülkemizde çok değer görmese de yabancıların gözünde gerçekten bir azim ve yüksek IQ belirtisi gibi duruyor. Yani etkileyici ve bir o kadar da seçim ihtimalinizi yükseltici bir faktör. Süreçte gördüğüm kadarıyla belki yeni işe başlayan insanları üzebilir ama gördüğüm kadarıyla bir 3 yıl psikolojik sınırı var. Yani 3 yıldan az deneyimi olanlar tabiri caizse biraz çömez muamelesi görüyor iş görüşmelerinde. Bu sebeple daha az deneyime sahip bir başvuran olacaksa ümitsizliğe kapılmadan biraz sabretmek iyi olabilir. Tabii  ki sadece yıl deneyimi de değil, bu iş gerçekten nabız yoklama işine dönüyor. Örnek olarak söyleyeyim, mühendislik bazında her firma aynı programı kullanmıyor. Kimi Solid ile çalışırken kimi Catia kimi NX ile çalışıyor. Başvuracağınız firmalar NX kullanırken sizin Solid kullanabilme beceriniz tabii ki önemli ama bu süreçte neden NX öğrenmeyesiniz? Emin olun bu detayları fark ederek kendinize katmanız hem size hem de sürecinize fayda.

Her şeyiyle hazır olduğunuzu varsayarsak artık başvurulara geçebiliriz. Bu noktada popüler uygulamalar yine Linkedin ve Glassdoor. Ama ülke bazında gerçekten değişiklik gösterebiliyor. Bu sebeple başvuracağınız ülkenin popüler iş takip sayfaları hakkında bilgi edinmeniz yararlı olabilir. Ayrıca sizin başvurularınız dışında bir aracı firmadan görüşme kapmayı başarabilirseniz belki ilan bile açılmadan sizin uygun olduğunuzu düşünüyorlarsa pozisyon önerisiyle onlar size gelebilirler. Sonra işte teklif geldi diye hava atarsınız 😀 Ek olarak ihtimali çok yüksek değil ama firmaların boş pozisyonlarını da takip edip başvurmanızda fayda var. Burada önemli bir noktayı es geçemeyeceğim. Bir şirkete yönelik pozisyonlara başvururken hunharca önünüze gelen her pozisyona başvurmayın. Gerçekten size uygun olduğunu düşündüklerine yönelin. Yoksa neticesinden “ Arkadaşım biz buraya getirecek nitelikli bir eleman arıyoruz. Sen başvurduğun bu birbiriyle alakasız her alanda nitelikli olamazsın. Bu sebeple biz bundan sonra senin başvurularını dikkate almayacağız.” Diye bir tepkiyle karşılaşıp bir diğer deyimle o şirketten “banlanabilirsiniz”. Gelişigüzel her yere kurşun sıkmaktansa gerçekten stratejik davranın ve hedef belirleyerek ilerleyin.

Bir de bu başvuruların “cover letter” süreci var. Sanırım insanların en üşengeç davrandığı kısım bu. Yine internette birbirinden güzel cover letter örnekleri var. Bu da öz geçmiş hazırlamayla aynı konuya giren başka bir yazı olabilir ama ezcümle “Sevgili iş veren, sen bu pozisyonu açmışsın ben de genç idealist bir profosyonelim. Bu pozisyonla ilgili şu şu ihtiyaçlarını karşılayabilirim ve şirketinin şu vizyonu dahilinde bu bu farklılıkları katabilirim.” demeniz gerekiyor. Yani tutup özgeçmiş gibi bir motivasyon yazısı hazırlamayın. Bu işin en garantisi genel kendinizi ve yetkinliklerinizi tanıttığınız kısa bir paragraf hazırlayıp altını üstünü başvuracağınız sirkete/pozisyona göre modifiye etmek. Tabii birazcık zahmetle o şirketi araştırıp vizyonunu anlamak ve ona yönelik cümleler kurmak önemli.

Genel olarak tüm bunları yaparken başvurularınızın bazılarına belki hiç dönülmeyecek. Ya da mail kutunuz başvurunuza olumsuz geri dönüş yapılan otomatik maillerle dolacak. Belki de of bu tam benim için yaratılmış dediğiniz pozisyonun müdür görüşmesinde bir nedenle eleneceksiniz. Ama gerçekten istiyorsanız ve savaşacaksınız, acı yok pes etmek yok Rocky!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir