Ya Şimdi Nasıl Oluyor Bu Fotoğraf İşi?
Öncelikle yol arkadaşım kusura bakmasın ama yazıyı tekil bir dille yazacağım. Çünkü bizim iş ayrımımız doğal yollardan görsel&yazı&araştırma bende, harekete geçme&yayın&web kısmı onda şeklinde ayrıldı. Dolayısıyla bence şimdilik fotoğraf kısmından biraz uzakta diyebiliriz. Şimdilik diyorum çünkü başlarda hiç fotoğrafla alakası olmayan ve malzemelerime “bunu da mı alacaksıın??!!” diyen adam çıkan görselleri gördükçe haydi burada da çekelim, şöyle de çekelim falan demeye başladı. Biraz da düzenleme işlerine el attığında tam ortaklığımızı ilan ederek yazı dilimi de ortaklaştırabilirim 🙂
Sonuç olarak dediğim gibi aslında bu biraz heves ve ilgi meselesi. Yani daha doğrusu fotoğraf konusunu instagram popülerliğine ayak uyduranlar ve o anı dondurmaya çalışanlar olarak ikiye ayırabiliriz galiba. Biz biraz daha o anı dondurmaya çalışanlardanız. Gördüğümüz yerde “offf şurası ne güzel yaa” diyip saatlerce fotoğraf çekebiliriz. Hele ben (hanım kişisi), yıllardır bu iş benim için mutluluk kaynağı. Üşenmeden yorulmadan o makineyi taşıyıp yollara düşebilir; ışığını, açısını ayarlamak için kendimi kaybedip yerlerde sürünebilirim.
Tabii ki bu kadar anlatmamıza efsane fotoğraflar çekmiyoruz. Neticede sanat eseri oluşturacak kadar zaman ayrılamıyor gezerken, hele de iki kişi olarak… Ancak pek tabii hayatımızı kolaylaştıran malzemelerle de sizi tanıştırmadan olmaz…
Öncelikle ekipman ile başlayalım, neler kullanıyoruz?
Fotoğraf Makinesi – Nikon D90
Yıllar önce bir hevesle aldığım ama hala kıyamadığım ve ilk aldığım gün adını Tutku koyduğum canım kıymetlim Nikon D90’ım var. Kendisi de benimle pek çok ülke gördü, düştü kalktı yıllara meydan okudu. Maşallah hala taş gibi ve çok memnunum. En zorlu şartlarda, ki buna yelken yarışları da dahil, yarı yolda bırakmadı. Son zamanlarda boyut ve ağırlık nedeniyle bana biraz zorluk yaratıyor ve küçük boyutlarda, daha kompakt bir şey almayı düşünüyor olsam da mevcut piyasa fiyatlarıyla ertelenip duruyor bu düşünce. Artık döne döne taşıyoruz. Gündüz çekimlerinde çok uzak mesafe ya da detay çekmeyeceksem pek kullanmıyorum. Ama özellikle düşük ışık, uzak mesafe konularında vazgeçilmezim. 18-105 mm lens ile gerçekten her yola geliyor. Renkleri ve netliği ciddi anlamda hoşuma gidiyor. Hoş, artık eskisi gibi çektiğini yollamıyorsun, üzerinde tonla düzeltme aracı var. Ancak dediğim gibi işimi görüyor mu? Fazlasıyla…
DSLR makine olduğu için kullanımı karışık gibi gelebilir. Birden çok ayarı var falan. Ama bu işi seviyorsanız zaten o ayarları yapabilme özgürlüğünü de seviyorsunuz bence. Şahsen telefonda otomatik ayarlarla çekilen fotoğraflar bazen beni tatmin etmiyor. Kendi istediğim gibi her şeyiyle ayarlamak, o fotoğrafa kendi gördüklerimi katmak istiyorum. Eğer sizin de böyle bir keyfiniz varsa önerebilirim ancak yok ben Japon turist gibi çıkı çıkı çekeyim, biraz da özellikli olabilir ama asıl şey kompakt olsun diyorsanız ne yazık ki ihtiyacınızı karşılamayacak.
Aksiyon Kamerası – Xiaomi Yi 2 4K plus
Xiaomi Yi 2 4K plus almadan önce günlerce araştırdım diyebilirim. Bundan önce yine muadil sınıfından SJ5000’e sahiptim ancak onu aldığım dönemlerde teknoloji bu kadar gelişmemişti tabii. Dolayısıyla netliği, renk kalitesi, özellikle dalışlarda 20 m altına inmekte tereddüt etmem, beni yeni makine arayışına soktu. Bu işlerin babası GoPro olsa da o kadar bütçeyi ayırmak istememem ve fiyat/performans ürününe şans vermek istemem nedeniyle kendisiyle buluştuk. İlk izlenimlerim gayet olumlu diyebilirim. Batarya süresi güldürmese de ağlatmıyor. Ancak şunu söylemekte fayda var; aksiyon kameralarında çift batarya, sık kullanıyorsanız şart! Ayrıca uzun zamandır kullanımlarımdan gördüğüm, ek bir şarj aleti almak gerekli. Cihaz üzerinden kablo ile şarj etmek çok pratik ve performanslı olmuyor. Çift yuvalı şarj aletlerini internette bulabilirsiniz.
Bunun dışında bir çok aparatı var diyebilirim. Dalış gibi aktivitelerde bileklik aparatı benim en rahat ettiğim. Tak bileğine, elinde tutma zorunluluğu yok, o orda dursun ve istediğin yere yönlendir. Üstelik acil bir müdahale gerektiğinde “ay nereye koycam tüh düştü mü noldu bu?” gibi bir kaygın da yok. Bu sebeplerle bence bilek aparatı inanılmaz kullanışlı. Bir de buna dönüştürücü eklediğinizde farklı başlıkları da dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz.
Seyahatlerde yine bilek aparatını veya tripod/selfie çubuğu gibi aparatları kullanabiliyoruz. Bilek aparatını özellikle Hollanda’da kanal turuna katıldığımızda kamerayı teknedeki kenarlara tutturmak için çokça kullandık. Bu sayede ekstra sabitleme aparatı kullanmaktan da kurtulduk. Ancak yelken gibi daha hareketi yüksek sporlarda aynı verimi alabileceğinizi söylemek yanlış olur. Çünkü bir oraya bir buraya devrilen teknede cırt cırtlı bir aparat yetersiz kalacaktır. Daha sağlam vidalı sabitleme aparatı işinizi görür. Çubuk ise malum kendimizi falan çekerken haberim yokmuş gibi çek konseptine çok uygun 🙂
Bir de bu makineler için bir makine parası harcayacağınız hafıza kartı meselesi var ki cebe gerçekten düşman! 4K çekimler için U3 sınıf 10, 100MB/s ve en az 64 GB kapasiteli bir hafıza kartı almakta fayda var. Aksi takdirde makineyle yazma hızı uyumsuzluğu ya da performans problemleri yaşayabiliyorsunuz.
Koruma kabı kullanımı ise ses kaydı yapıp yapmama durumuma göre değişiyor. Bunun için bazen silikon kılıfla sadece olası düşürmeye karşı korumak yetiyorken, dalışta 30 m su altı ya da orta ekstrem durumlarda ise su geçirmez özelliği olmayan kabını kullanabiliyorum.
Telefon – Samsung Galaxy S8
Telefondan fotoğraf çekmek, özellikle sürekli değişen ışıklarda ayar yapmaktan kurtulmak adına şahane! İkimizin de telefonu aynı. Ben baya araştırmıştım almadan önce, Oğuzhan biraz kopya çekti. Şaka değil bu telefonu benle konuşmaya bahane olsun diye bile almış olabilir 🙂 Telefondan gerçekten çok memnunum. Fotoğraf kalitesi, istediğinizde manuel ayar yapmanıza imkan tanıması, netliği ve renkleri, gerçekten memnunum. Ancak ne hikmet ise Oğuzhan ve bende çektiğimiz fotoğraflar aynı olmuyor. Tüm ayarları eşitlemiş olsak bile… Sebebini bilen varsa bizi aydınlatsın, aynı telefon modeli olmasına rağmen fotoğraflar hep benden çekiliyor…
Tabii ki telefon ile tripod ve selfie çubuğu sıklıkla kullandığımız iki aparat. Tripod’u vakti zamanında Tayland seyahatimden katlanan ve uzayabilen inanılmaz pratik bir şey olarak aldım. Aslında bluetooth kumandalı ama gezerken şarj çok problem olduğundan açmıyoruz, daha çok manuel zamanlayıcılı takılıyoruz. Zamanlayıcı + sıralı çekim fazlasıyla işimizi görüyor. Bir de oldu olmadı, yetiştin mi koş koş heyecanını ve eğlencesini seviyoruz biz galiba 🙂
Bir de unutmadan buraya ekleyeyim. Ben bu telefon kılıflarına takılan “smart grip” aparatlarının hayranıyım. Telefonu sıklıkla düşüren ve tuşlara parmağı yetmeyen bir insan olarak benim için cidden büyük kolaylık. Tak parmağa tren camından sarkıt, köprüden sallandır, yukarıda tut falan her türlü çek yani! Bu aparatları da internetten ya da direkt Miniso’lardan bulabilirsiniz.
Gelelim uygulamalara…
Biz bu konuda gerçekten çok yetersiz ve kıtız bunu önce kabul edelim… Bilgisayar üzerinde daha önce Picasa gibi basit programlar ya da kapasitem yetmediği için Adobe gibi programlarda basit uygulamalar yapmanın ötesine geçemedim. Şimdi iyi ki telefonlar çıktı da uygulamalar ile şipşak düzenliyoruz. Aktif olarak farklı özelliklerini kullanıyor olsak da sevdiğimiz ya da kullanışlı bulduğumuz uygulamalar: PicsArt, Photoshop Express, Snapspeed, Pixlr, Lightroom. Birbirinden farkı kullanılabilen özellikleri var ve duruma göre bir onda bir bunda düzenliyorum.
Gördüğünüz gibi BUNU DA MI ALACAKSIN!? Diye soracak kadar bir şey yokmuş. Bir solukta anlattım bitti 🙂 Bu konu tamamen sizin ilgi duymanıza ve bütçenize bağlı bir konu. Bana kalsa ben her türlü ekipmanı toplar drone’u da ekler, bir valiz ekipmanla çıkar, parayı da harcamaktan çekinmeyebilirim. Ama sizin için; gerçekten ne çekmek, nasıl çekmek istiyorsunuz ve bundan sonrasında ilginize göre ilerletir misiniz yoksa konu orada kalır mı şeklinde bir yatırım veya anı kurtarma aracı gibi bakmak lazım.
Şimdilik bol kahkahalı, birbirinden başka günbatımlı fotoğraflarınız olsun! Her türlü önerileriniz ve sorularınız için yorumlarınızı bekleriz 🙂